Avrasya İslam Şurası Hakkında

Avrasya İslam Şurası (AİŞ), daha ziyade Avrasya coğrafyasında yerleşik Müslüman ülkelerin dini kurumları ve  Müslüman toplulukların kuruluşları arasında din hizmetleri ve eğitimi alanlarında işbirliğini geliştirmek maksadıyla 1995 yılında başlatılmış olan bir işbirliği girişimidir.

Aynı zamanda güncel dini sorun ve problemlerle ilgili bir istişare forumu olarak da hizmet vermesi düşünülen bu işbirliği girişiminin temel hedefi,  Müslüman halk ve toplulukların ihtiyacı olan din hizmetleri ve din eğitiminin muntazaman ve koordineli bir şekilde verilmesini temin maksadıyla Müslüman dini kurum ve kuruluşlar arasında yakın ilişki kurmak ve işbirliğini geliştirmektir. 

AİŞ'in Sekretarya hizmetleri, Ankara'da yerleşik Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı  tarafından yerine getirilmektedir.

Kuruluş ve Tarihçe

1970'li yıllarında başında çalışmak maksadıyla bazı Batı Avrupa ülkelerine göç eden Türk işçilerinin ortaya çıkan dini hizmet ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik arayışlar, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığının hizmet ve faaliyetlerinin ülke sınırlarını da aşarak genişlemesine yol açmıştır. Bu hizmetlerin düzenli bir şekilde temin edilmesi, ilk planda, işçi nüfusunun yoğunlaştığı yerlerde hizmet vermek üzere eğitimli ve nitelikli personelin ülke sınırları dışında istihdamını gerekli kılmıştır. İkinci olarak da bunu, ibadet ve diğer dini vecibelerin yerine getirilmesi ve aynı zamanda bilhassa genç kuşaklara temel din eğitiminin verilmesi için gerekli dini mekan ve ibadet yerlerinin açılması ve idamesi konularında bu yerlerdeki ilgili makam ve merciler nezdinde girişimlerde bulunulması takip etmiştir. Tabiatıyla bu çaba ve faaliyetler, Diyanet İşleri Başkanlığını, bilhassa Batı Avrupa’daki ev sahibi ülkelerin mahalli ve merkezi yönetimlerle yoğun temasların yürütülmesi ve istikrarlı ilişkilerin geliştirilmesine yöneltmiştir. Zamanla bu gelişmeler, çok kültürlü ve etnik bir sosyal çevrede temel insan haklarından birisi olarak dini yaşama ve ifade etme hürriyetine riayet edilerek dinler ve kültürlerarası ilişkilerin ele alınmasında, her iki taraf için de önemli bir tecrübenin oluşmasını sağlamıştır. Şüphesiz bu tecrübi birikimden birçok yönlerden yararlanılması gerekiyordu ve bilhassa, kültürlerarası ilişkilerin yoğunlaştığı bir asır olarak görülen küreselleşme süreci çalkantılarının barış ve sükunet içerisinde üstesinden gelinmesine olumlu katkı sağlayabilirdi.

Nitekim Doğu Bloğunun 1990'lı yılların başında çökmesiyle birlikte Balkan-Kafkasya’daki Müslüman ülkeler, Türk Cumhuriyetleri ve Avrasya bölgesinde yaşayan Müslüman toplulukların artan taleplerini, imkanlar nispetinde, karşılamak maksadıyla Diyanet İşleri Başkanlığınca sarf edilen gayret ve çalışma sürecinde bu yurtdışı faaliyetlerin tabii gelişimi genişleyerek ve yoğunlaşarak devam etmiştir. Bilindiği gibi bu talepler, bilhassa Sovyetler döneminde muhasım ve ateist yönetimlerin gayri insani ve zalimane uygulamaları altında yaklaşık bir asırdır yok sayılan ve mahrum bırakılan dini eğitim ve hizmet alanlarında ortaya çıkan acil ihtiyaçlarla alakalı idi. Diğer taraftan, Avrasya bölgesindeki Müslüman ülke ve toplulukların bağımsızlık ve muhtariyetlerini kazanmalarıyla birlikte kültürleriyle iç içe geçmiş olan dini kimlik ve aidiyetlerinin içinde bulunulan çağın icaplarının da nazarı dikkate alınarak imarı ve ihyası acil bir mesele olarak ön plana çıkmıştır. Böylece bir yandan Diyanet İşleri Başkanlığı bu ülke ve toplulukların artmakta olan acil din hizmetleri ve eğitimine ilişkin taleplerini karşılamaya devam ederken bir yandan da bu taleplerin nasıl karşılanacağına dair görüş alışverişinde bulunulması ve bu konudaki faaliyetlerinin eşgüdümünün sağlanmasına matuf olarak ilgili taraflar arasında bir işbirliği ve istişare mekanizmasının kurulmasına ihtiyaç duyulmuştur.

Tahmin edileceği gibi tüm bu gelişme ve mülahazalar, Avrasya bölgesindeki Müslüman ülkelerin dini idare ve Müslüman toplulukların kuruluş temsilcilerinin, başta din hizmetleri ve eğitimi olmak üzere müşterek meseleler üzerinde görüş alışverişinde bulunmak maksadıyla düzenlenecek toplantılarda bir araya gelerek bir platformun oluşturulabileceği fikrinin doğmasına yol açmıştır. Bu ilk düşünce, bilahare, istişare maksadıyla yapılan karşılıklı yazışma ve ziyaretler sırasında ilgili taraflardan olumlu ve teşvik edici karşılık görmüş ve bu vesile ile taraflar da bir yandan günümüzde Müslümanların karşı karşıya bulunduğu sorunlar ve kronik problemlere dikkat çekerken bir yandan da dini hizmet ve eğitimin aciliyetini bir kez daha vurgulamışlardır. Dolayısıyla her yaştan Müslüman halkın İslam dininin inanç ve ibadetleri hakkında bilgilendirilmesi ve aydınlatılması ihtiyacı, bu girişimin ilk ele alacağı bir mesele olarak tezahür etmiştir. Bu bağlamda İslamın ahlaki ve manevi değerlerinin öğretilmesi ve bilhassa genç kuşaklara kazandırılması tereddütsüz aynı derecede önemli görülmüştür. Genç kuşak bireylerinin İslam’ın ahlak öğretisinin adalet, eşitlik, hürriyet, sosyal ve fiziki çevre dahil olmak üzere başkalarının hak ve hukukuna saygı ve yardımseverlik üzerine kurulu olduğunu idrak etmelerinin, hem kendisi ve hem de fiziki ve sosyal çevresiyle uyum içinde hayatını idame ettirebilmelerine yardımcı olacak şahsi hasletleri ve başta sorumluluk duygusu olmak üzere ahlaki bütünlüğünün geliştirebilmesi bakımından hayati önem taşımaktadır.

Bu ve ilgili diğer sorunların ele alınmasında en tutarlı yol, İslam medeniyeti ve kültür mirasının kaynaklarından mümkün olduğunca istifade edilmesi olacaktır. Böyle bir yaklaşımın, kişinin özgüvenini tahkim etmesi ve farklı kültürel ve dini inanışlara mensup insanlarla sağlıklı bir iletişimin kurulabilmesi için kültürel kimlik ve aidiyet bilincinin sağlıklı temellere oturtulmasına mutlaka önemli katkı sağlayacaktır. Ne var ki çağlar boyunca insanlığa ışık tutmuş bu mirasın içinde yer alan müşterek değerlerin yeniden keşfedilerek canlandırılması, tüm Müslümanların önünde başarılması gereken en önemli görevlerden birisi olarak beklemektedir. Bu sebeple düşünülmekte olan işbirliği ve müşterek girişimin, katılımcı ülke ve toplulukların kültürel ve tarihi geçmişlerinde bir fenomen olarak İslam’ın tüm alanları ile alakalı diğer önemli meseleleri de kapsamasına ihtiyaç olduğu anlaşılmıştır.

Diğer yandan İslam dininin hoşgörüsü ve insana verdiği değerin bir icabı olarak farklı din, kültür ve medeniyetlerin mensuplarıyla, önyargısız ve iyi niyet esasları dahilinde, karşılıklı iletişim ve diyalog kurulması ihtiyacının bilincinde olunması gerekmektedir. Hatta bu ilişkilerin, endişe verici boyutlardaki küresel insani sorunlar ve problemlerin uluslararası camianın da destek ve yardımıyla müştereken çözümü için beraber çalışmayı kapsayacak şekilde genişletilmesi mümkündür. Tüm bu girişim ve çabaları yürütürken bir yandan yerel değerleri ve hususiyetleri muhafaza etmek diğer yandan da uzlaşı ve karşılıklı anlayış içersinde insanlığın ortak kazanımları olan manevi ve estetik değerlerle birlikte bilimsel ve teknolojik ilerlemelerin kıymet ve önemini takdir etmek, evrensel bilinç ve değerleri yakalamak bakımından önemli bir yaklaşım olacaktır. İnsan haysiyetine saygılı olabilmenin ve temel insan haklarına sadık kalabilmenin yegane makul yolunun bu olduğu görülmektedir.

Tüm bu düşünce ve mülahazalarla, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ilgili taraflarla yapmış olduğu temaslardan sonra Avrasya bölgesindeki Müslüman dini idare ve kuruluş temsilcileri ile yukarıda işaret edilen konu ve hususları görüşmek için bir araya gelmek üzere 1995 yılı içerisinde Ankara’da bir toplantı yapılması girişimini başlatmıştır.

Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından başlatılan bu girişimin neticesinde de Müslüman Balkan-Kafkasya ülkeleri ve Türk Cumhuriyetlerinin dini idare temsilcileri ile Avrasya bölgesindeki Müslüman toplulukların dini kuruluş temsilcilerinin katılımlarıyla 23-27 Ekim 1995 tarihlerinde Ankara’da Avrasya İslam Şurası'nın ilk toplantısı yapılmıştır. Bu toplantı, bölgedeki Müslüman dini temsilcilerin yaklaşık bir asırdan bu yana ilk defa bir araya gelmeleri için tarihi bir fırsat olmuştur. Bu sebeple toplantı, aynı zamanda, siyasi yapı ve düzenleri iki Cihan Savaşının akabinde parçalanmış ve bu savaşların ortaya çıkardığı dünya politik sisteminin dayatmalarıyla yaklaşık bir asırdır birbirlerinden tamamen tecrit edilmiş aynı kültürel ve tarihi geçmişe ve mirasa sahip halkın yıllarca özlemini çektiği büyük anın bir tezahürü olmuştur.

Tabiatıyla bu ilk toplantının gündemini din ve eğitim hizmetlerinin verilmesi, Avrasya bölgesindeki Müslüman ülke ve toplulukların dini idareleri ve kuruluşları arasında işbirliğinin geliştirilmesine yönelik muhtemel yol ve vesilelerin belirlenmesi, karşılaşılan problemler ve alınması gerekli tedbirler ve Türkiye Diyanet Vakfınca götürülen hizmetler gibi yukarıda temas edilen belli başlı konular oluşturmuştur. Bu ilk toplantı, bir taraftan gündemdeki konuların etraflı ve canlı bir şekilde tartışılmasına imkan verirken diğer taraftan Avrasya bölgesindeki Müslüman ülke ve topluluklarının dini kurum ve kuruluş temsilcilerinin, merakla beklenen ortak sorun ve problemlerle ilgili işbirliği ve istişare zemininin oluşturulması konusunu yüz yüze tartışabilmeleri için müsait bir fırsatı da sağlamıştır.

Nitekim, toplantı çalışmaları sırasında Avrasya bölgesindeki Müslüman ülke ve topluluklarının dini kurum ve kuruluşları arasında bir işbirliği tertibatı ve istişare mekanizmasının kurulmasına dair teklifin sunulması, toplantıda en çok memnuniyetle karşılanan bir gelişme olarak kaydedilmiş ve tüm katılımcılar tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmıştır. Böylece katılımcılar bir taraftan din hizmetleri ve eğitimi alanında temel ve acil ihtiyaçları belirlerken diğer yandan da bunlarla ilgili sorun ve problemlerin ele alınmasını kolaylaştıracak bir sürecin başlatılmasının önemini vurgulamışlardır. Nitekim bu hususla alakalı görüşmelerin sonunda halihazırdaki ve ileride yapılacak çalışma ve hizmetlerin geliştirilmesine yönelik olarak bir istişare ve işbirliğinin kurulması ittifakla destek görmüştür. Sonuç itibariyle toplantıda “Avrasya İslam Şurası” (kısaltması AİŞ) adı altında Müslüman dini kurum ve kuruluşlar arasında yakın ilişki ve işbirliğinin kurulması ve geliştirilmesi hususunda mutabık kalınmıştır. Ortaya çıkan bu görüş birliğinin temel saikının Müslüman halk ve toplulukların acil ve önemli dini ihtiyaçlarının belli bir düzen ve eşgüdüm içerisinde belirlenip giderilmesinin ancak daimi bir yapının desteği ile mümkün olabileceğine dair kanaatin oluşmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Toplantıda ayrıca bundan böyle Avrasya İslam Şurası toplantılarının düzenli bir şekilde gerçekleştirilmesi arzusu dile getirilerek Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığından kurulacak olan bu yeni oluşumun sekretarya hizmetleri ve günlük işlerini üstlenmesi talep edilmiştir. Toplantıda alınan bu ve diğer kararlar, Toplantı Başkanının kapanış oturumunda bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyurmuş olduğu Ankara Bildirisi olarak da adlandırılan Toplantının Sonuç Bildirgesine yansıtılmıştır.

Avrasya İslam Şurasının kurulması yönünde en önemli adım, 21-24 Ekim 1996 tarihlerinde İstanbul’da yapılan İkinci AİŞ Toplantısında atılmıştır. Bu toplantıda katılımcı Müslüman dini kurum ve kuruluş temsilcileri, bu hususta daha önceki taahhütlerini yineleyerek Avrasya İslam Şurasının kuruluşunu teyit ve bu maksatla da Avrasya İslam Şurasının Kuruluşu ve Faaliyetleri Hakkında Protokolü kabul etmişlerdir. Bu Protokolün kabulüyle AİŞ’in kuruluşu tamamlanmış olduğu gibi Protokolle, aynı zamanda, AİŞ’in yapısı ve işleyişine dair temel çerçevenin esaslarını da aşağıdaki şekilde belirlemiştir: 

  • Müslüman dini kurum ve kuruluşları arasında, başta Müslüman halk ve toplulukların din hizmeti ve eğitim ihtiyaçlarının düzenli ve eşgüdümlü bir şekilde karşılanması olmak üzere, her türlü yakın ilişkinin kurulması ve işbirliğinin geliştirilmesi, 

  • Bu işbirliği ve ilişkileri devamlılığını sağlamak maksadıyla "Avrasya İslam Şurası" ismi altında kurumsallaştırılması, 

  • Bu oluşumun, aynı zamanda, müşterek dini meselelerin ve problemlerin çözümü için yol ve vesilelerin araştırılıp bulunmasında bir istişare forumu ve müşterek zemin olarak değerlendirilmesi, 

  • Avrasya İslam Şurası sekretarya hizmetlerinin yürütülmesini Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığına havale edilmesi ve toplantılarının muntazaman yapılmasının sağlanması, 

  • Merkezi Ankara’da olmak üzere Avrasya İslam Şurasının kurulması

Diğer taraftan bu Protokolü ile AİŞ’in işleyişi ve faaliyetlerini düzenleyen bir dizi usul ve kuralların kararlaştırılmasına ilaveten Avrasya İslam Şurasının temel amaçları tanımlanmış ve ana organları belirlenmiştir.

Amaç ve Hedefler

Daha evvel de işaret edildiği gibi AİŞ işbirliği girişiminin temel gayesi, Müslüman dini kurum ve kuruluşları arasında din hizmeti, eğitim, kültür, sosyal yardımlaşma ve dayanışma alanlarında yakın ilişkinin kurulması ve işbirliğinin geliştirilmesine yöneliktir. Diğer yandan bu girişimin aynı zamanda küreselleşme sürecinde ortak dini sorunlar ve problemlerin ele alınmasında bir istişare forumu ve ortak zemin olma işlevini de görmesi amaçlanmıştır. Bu zaviyeden bakıldığında AİŞ, tüm AİŞ üyeleri ve işbirliği ortaklarının hedeflenen işbirliği alanlarına aktif katılımlarının arttırılmasını gaye edinen bir işbirliği ağını oluşturmaktadır.

Protokolde de belirtildiği üzere bu gayenin elde edilmesinde AİŞ’in aşağıdaki hedeflerin gerçekleştirilmesine hizmet etmesi öngörülmektedir: 

  • Müslüman halk ve topluluklarının ihtiyaç duydukları din hizmetleri ve eğitimin yeterli ve düzenli bir şekilde yerine getirilmesi amacıyla ilgili dini kurum ve kuruluşlar arasında işbirliğini sağlamak ve teşvik etmek, 

  • Müslüman halk ve toplulukların İslam’ın temel inanç ve ahlaki değerlerinin eğitimi ve öğretimini desteklemek ve böylece bireylerini kendi kendisi, diğer insanlar, fiziki ve sosyal çevre ve Cenabı Allah ile sağlıklı ilişkiler kurabilmesi için gerekli ahlaki ve manevi gelişimlerini tamamlamaya imkân sağlamak, 

  • Küreselleşme sürecinde müşterek dini ve diğer ilgili mesele ve problemlerin ele alınması ve hallinde istişarelerde bulunulmasını ve karşılıklı temasların yapılmasını sağlamak,

  • İslam medeniyeti ve kültürel mirasının farklı sınıfsal, etnik, dini, kültürel ve fikri aidiyetlere mensup halklarla insan haysiyetine yaraşır ve ahenk içinde birlikte yaşamanın önemini vurgulayan üstün değerleriyle aydınlatmak suretiyle Müslüman halk ve topluluk bireyleri arasında farklı kültür, din ve inanış sahibi insanlarla karşılıklı anlayış ve saygının gelişmesini sağlamaya çalışmak, 

  • Müslüman halk ve toplulukları dini konularda bilgilendirmek ve manevi duygularını geliştirmek amacıyla her türlü matbu, sesli ve görsel basım ve yayım faaliyetlerini gerçekleştirmek,

  • Tüm bu faaliyet ve çalışmaların gerçekleştirilmesi için gerekli tedbirleri almak.

Tabiatıyla şimdiye kadar yapılan AİŞ toplantıların ana gündem maddelerini, ağırlıklı olarak, yukarıda ifade edilen gaye ve hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik konular teşkil etmiştir. Bunlar arasında, AİŞ işbirliğinin istikbalde gelişmesi ve büyümesi bakımından, aşağıda geçen konular hali hazırda AİŞ toplantı gündem ve müzakerelerinde yerini alarak somut birtakim işbirliği faaliyet ve projelerinin doğması yönünde neticeler vermiş bulunmaktadır:
 

  • Katılımcı Müslüman ülke ve topluluklar arasında işbirliği imkânlarının araştırılması ve bu işbirliğinin daha da geliştirilmesi ve güçlendirilmesine yönelik yol ve vesilelerin ortaya konulması,
  •  Güncel dini sorunlar ve problemler,
  •  Katılımcı Müslüman ülke ve topluluklarda din hizmetleri ve din eğitimi ile dini yayınların temini ve sürdürülmesi,
  • İbadet vakitleri ve dini günlerin tespitinde birliğin sağlanmasına dair bir yöntem geliştirilmesi,
  • Din hizmetleri ve din eğitimimin verilmesinde yeni yaklaşım ve yöntemlerin tespit edilmesi,
  • Müşterek değer ve mirasın muhafaza ve müdafaa edilmesi,
  • Dini yayınların kalitesinin yükseltilmesi,
  • Dini kurumlar ve din hizmetleri,
  • Toplumsal hayatımızda dinin yeri ve önemi,
  • Tarihte ve günümüzde din,
  • Kültür ve kimlik sorunları, ve benzeri konular.

Toplantılarda bu konular üzerinde yapılan görüşme ve müzakerelerde varılan ortak sonuçların AİŞ işbirliğinin güçlendirilmesine yönelik kararlar olarak Sonuç Bildirgelerine aksettirilmiş olması şüphesiz AİŞ işbirliğinin güçlenmesine ve gelişmesine katkıda bulunmuştur.