Gazimagusa/KKTC
Türkiye, Arnavutluk, Azerbaycan, Yunanistan, Belarus, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Gürcistan, Hırvatistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kazakistan, Kosova, Irak, Litvanya, Makedonya, Moğolistan, Moldova, Polonya, Romanya, Rusya Federasyonu, Slovenya, Tacikistan, Yugoslavya Federasyonu
15-19 Nisan 2002 tarihleri arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Gazimagusa şehrinde gerçekleştirilen V. Avrasya İslam Şûrası Teşkilatı Toplantısı zamanın Cumhurbaşkanı Rauf DENKTAŞ, Meclis Başkanı Vehbi Zeki SERTER ve Başbakanı Dr. Derviş EROĞLU’nun iştirakiyle açılmıştır.
V. AVRASYA İSLAM ŞÛRASI TEŞKİLATI TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ
(19 Nisan 2002-Gazimağusa)
Türk Cumhuriyetleri, Balkan-Kafkas Ülkeleri, Türk ve Müslüman Toplulukları dini temsilcileri arasında 1995 yılından itibaren yapılmakta olan Avrasya İslam Şûrası Teşkilatı toplantılarının beşincisi, 15-19 Nisan 2002 tarihleri arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Gazimağusa şehrinde gerçekleştirilmiştir.
Aralarında derin tarihi, dini ve kültürel bağları olan Türk Cumhuriyetleri, Balkan-Kafkas Ülkeleri, Türk ve Müslüman Toplulukları olarak müştereken oluşturduğumuz Avrasya İslam Şûrası Teşkilatı toplantımızın beşincisinin; 1963,1974 yılları arasında maruz kaldığı silahlı saldırılar sonucunda binlerce ölü, yaralı ve kayıp veren, köylerini terke mecbur edilerek, 11 yıl süreyle insanlık dışı şartlarda yaşamak zorunda bırakılan, cami, mescit ve kutsal mekanların tamamına yakını yıkılan ve tahrip edilen, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan hak ve yükümlülüklere dayalı olarak Türkiye tarafından 1974 yılında gerçekleştirilen Barış Harekatı ile özgürlüğüne kavuşan Kıbrıs Müslüman Türk halkının yaşadığı Kuzey Kıbrıs’ta yapılmış olması, toplantımıza ayrı bir his ve anlam kazandırmıştır.
Ayrıca V. Avrasya İslam Şûrası, Orta Doğuda bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden kanlı olayların yaşandığı bir döneme rastlamıştır. İnsan haklarının hakim kılınmaya çalışıldığı çağımızda, kan ve göz yaşına neden olan savaş,şiddet ve terör eylemleri, ıstırap kaynağıdır. Savaşlar insan haklarının ihlaline yol açar. Kan, gözyaşı ve ıstırap üzerine ihkak-ı hak edinmek şimdiye kadar hiç kimseye yarar sağlamamıştır. Bundan sonra da sağlamayacağı muhakkaktır.
Diğer taraftan, 11 Eylül 2001’de Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan ve binlerce insanın ölümüne yol açan terör eylemlerinin de kabul edilebilecek bir yanı yoktur. Hangi sebeple yapılırsa yapılsın, hangi iddia ile ilişkilendirilirse ilişkilendirilsin terör bir insanlık suçudur. Yüce Allah, bir cana haksız yere kastetmeyi, bütün insanları öldürmek gibi (Maide 5/32) korkunç bir cinayet olarak nitelemiş ve terör suçunu irtikap edenlerin en ağır cezaya çarptırılmalarını emretmiştir. ABD’de ve dünyanın çeşitli yerlerinde cereyan eden terör olayları terörle mücadelede bütün ülkelerin ortak tavır geliştirmesi gereğini ortaya koymuştur.
11 Eylül sonrası, bazı çevrelerce, “Medeniyetler Çatışması” tezinin yeniden gündeme getirilmeye çalışılması ve terörün İslam’la özdeşleştirilme çabaları dünya barışı açısından endişeyle karşılanması gereken bir husustur. Avrasya İslam Şûrası Teşkilatımız, terörün dinlerle ilişkilendirilmesine karşıdır. Terörün dinlisi, dinsizi olmaz. Terör ve şiddetin biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik pek çok sebepleri bulunmaktadır. Çağdaş dünyada özellikle günümüzde cereyan eden bazı şiddet olaylarından hareketle, İslam’ı terör ve şiddet ile özdeşleştirilerek mahkum edilmeye çalışılması asla kabul edilemez.
Bir yandan terörle ortak mücadelenin stratejileri yapılırken, diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti ve bölgemize yönelik uzun yıllardır sürdürülen ve büyük acılara sebebiyet veren terör eylemlerini gerçekleştiren terör örgütlerinin çifte standartçı bir yaklaşımla Avrupa ülkelerince terör örgütleri listesine alınmayışı da kabul edilir bir yaklaşım tarzı değildir.
Şûramızda; bölgemizde ve bütün dünyada meydana gelen bu gelişmeler ele alınmış, dünya barışına katkı sağlayacak dinlerarası diyalog arayışlarının temellendirilmesine ilişkin çalışmalarda bulunulmuş, sevgi ve barış dini olan İslamiyet’in şiddet ve terörü beslediğine dair imaj oluşturma gayretlerinin sebepleri irdelenmiştir.
Şûra üyelerinin katılımıyla yapılan dört günlük müzakereler sonucunda;
1. Kıbrıs adasında Cumhurbaşkanı sayın Rauf DENKTAŞ’ın inisiyatifiyle iki taraf arasında başlatılan yeni sürecin üye ülke ve topluluklar tarafından desteklenmesi için şûra üyelerinin temsil ettikleri ülke ve topluluklar nezdinde girişimlerde bulunması,
Bu çerçevede;
a)Tüm ülkelerin; 39 yıldır insanlık dışı ambargolara maruz bırakılan ve uluslararası camiadan soyutlanılmasına çalışılan, İslam dünyasının ayrılmaz bir parçası olan Müslüman Kuzey Kıbrıs Türk halkı ile ilişkilerin her alanda geliştirilmesine ve ambargoların kaldırılmasına yönelik çaba sarf etmeye çağrılması,
b) Kıbrıs’ta adil ve kalıcı çözüme ancak tarafların eşit egemenliğine dayalı yeni bir ortaklıkla varılabileceğine olan inancımızın gereği olarak, iki eşit ve egemen devlet arasında oluşturulacak yeni bir ortaklığın adanın ve bölgenin güvenlik ve esenliğine hizmet edeceğinin her fırsatta vurgulanması,
2. Avrasya İslam Şûrası Teşkilatı olarak öncelikle Orta Doğuda olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde süregelen savaşların, şiddet ve terör eylemlerinin kınanması,
Bu bağlamda;
Ülke, din, dil ve ırk farkı gözetmeksizin sürdürülen savaşlara son verilmesi, İsrail ve Filistin arasında bir an önce barış görüşmelerinin başlatılması ve bölgede adil bir çözüme ulaşılabilmesi için milletlerarası hukukun barışa ilişkin kural ve kararlarının gecikilmeden uygulamaya geçirilmesinin sağlanması, bu istikamette uluslararası camianın taraflar nezdinde her türlü imkanı kullanarak gerekli girişimlerde bulunması,
3. Ülkelerimiz ve topluluklarımız arasında mevcut işbirliğinin daha da geliştirilerek kuvvetlendirilmesi, bu ilişkilere devamlılık kazandırılması, tarihi, dini ve kültürel bağlarımızın canlandırılmasına yönelik çalışmaların desteklenmesi,
4. IV. Avrasya İslam Şûrası Teşkilatı Toplantısında, teşkilatımızda Türkçe’nin ortak dil haline getirilmesi için alınan karara istinaden, başlatılan çalışmalara üye ülke ve toplulukların gereken önemi vermeleri, bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’nca düzenlenen kurslara eleman gönderilmesi konusunda daha yoğun gayret sarf edilmesi,
5. Geçmiş Şûra kararlarına dayanılarak Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’nca çıkarılmaya başlanan “Diyanet Avrasya Dergisi”ne üye ülke ve toplulukların bölgeleriyle ilgili yazı, makale, haber vb. bilgi ve dokümanları periyodik olarak göndermeleri,
6. Üye ülke ve topluluklar arasında birliğin sağlanmasında büyük katkısı olan ve daha önceki şûralarda kararlaştırılmış bulunan dini gün ve bayramların, Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’nca tespit edilen tarihlerde kutlanması uygulanmasına devam edilmesi,
7. Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’nca üye ülke ve toplulukların yerleşim merkezlerindeki namaz vakitleri, dini gün ve bayramları gösteren, çeşitli dini ve kültürel içerikli yazıların yer aldığı bir takvimin, 2003 yılından itibaren her yıl bastırılarak gönderilmesi,
8. Başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere bütün Türk cumhuriyetlerinde misyonerlik faaliyetlerinin yoğunlaştığı, sadece dini olmayıp siyasi, kültürel ve ekonomik amaçlar da taşıyan bu tür hareketlerin, devlet ve topluluklarımızın milli birlik-bütünlüğüne ve milli kültürüne ciddi tehdit oluşturduğu görülmektedir.
Bu itibarla bu tür organize inanç, din ve kültür yayma çalışmalarının toplumlarda çıkarabileceği kargaşa ve çatışmaları göz önünde bulundurarak sorumluların, gerekli önlemleri bir an önce hayata geçirmesi, misyoner faaliyetlerinin bölgelere göre değişkenliği göz önünde bulundurularak alınacak tedbirlerin bölgelere göre özelleştirilmesi,
Bu çerçevede;
a) Abartılı yaklaşımlardan kaçınarak misyonerlik faaliyetlerinin mahiyeti, yöntem ve teknikleri ile günümüz dünyasındaki durumları hakkında kapsamlı bilimsel alan araştırmaları yapılması, ortaya çıkacak sonuçlar kitap veya broşürler halinde yayınlanarak teşkilatımıza üye ülke ve topluluklarımızın halklarının istifadesine sunulması,
b) Misyonerlik hareketi sıradan bir inanç yayma faaliyeti olmayıp, insanları din değiştirmeye zorlayan (proselitizm) sistemli ve organize bir harekettir. Misyonerler insan haklarına aykırı olarak meşru veya gayr-ı meşru her türlü yönteme başvurmakta, insanların ekonomik zaaflarını ve doğal felaketleri istismar etmekte ve insanlara kendi dinleri hakkında kasıtlı olarak yanlış bilgiler sunmaktadırlar.
Bu itibarla;
Hıristiyan misyonerlerinin faaliyetlerini uluslararası sözleşmelerde yer alan din ve inanç özgürlüğü, inancı seçme, benimsetme, yaşama, öğrenme, öğretme ve bildirme hakkı çerçevesinde mütalaa edilmemesi,
c) Misyonerliğin daha ziyade milli ve dini değerlere yabancılaşmış gençler arasında etkili olduğu göz önünde bulundurularak, bu kitleye İslam dini ve milli kültür konusunda yeterli eğitim verilmesi, ülke ve topluluklarımızda aile yapılarımızın sağlam tutulmasına yönelik sistemli çalışmalara hız verilmesi,
d) Milliyeti Türk olup İslam inancını paylaşmayanlar ile tarihin derinliklerinden günümüze ulaşan ülkelerimizde yerleşik gayr-ı müslimlerle ilişkilerin misyonerlik faaliyetinde bulunan kesimlerden farklı bir yere oturtturulması,
e) Misyonerliğin bir boyutunun da enkültürasyon olduğu, kültürümüzü yozlaştırmak veya kültürün bazı öğelerine sinsice Hıristiyanlık motiflerini sokmayı yöntem olarak kullandığı görüldüğünden, özellikle yeni nesillere milli kültürün aktarılması konusunda ilim, fikir ve din adamlarının daha yoğun çaba sarfetmesi,
f) Avrasya coğrafyasında yaşayan Müslüman ülke ve topluluklarımız arasında araştırmaya dayalı sağlıklı bir din anlayışının yerleşmesi ve misyonerlerin istismar ettikleri alanlarda bilgi boşluğunu kapatmak için, ortak bir çalışma grubu oluşturularak temel İslam kaynaklarının tercüme edilip ve telif eserler hazırlanıp ülke ve topluluklarımıza gönderilmesi,
g) Din görevlilerinin, üye ülke ve toplulukların dini idareleri tarafından dinler ve misyonerlik konusunda eğitilmeleri, misyonerlerin İslam’a, Türk kültürüne ve tarihine yönelttikleri tenkitler konusunda da bilgilendirilmeleri,
9. Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’nca üye ülke ve topluluklarında sürdürdüğü orta öğretim, lisans ve yüksek lisans çalışmalarının desteklenmesi,
10. Dünyada oluşan yeni dini akımların ortak coğrafyamızda yürüttükleri olumsuz faaliyetlere karşı da ortak tavır sergilenmesi,
11. Teşkilatımıza üye ülke ve toplulukların dini, milli ve kültürel tarihleri ile ilgili araştırmalar yapılarak bölgelerin kapsamlı inanç ve kültür haritaları çıkarılması, elde edilecek verilerin ortak faydaya sunulması,
12. Dinlerarası diyalog kadar kendi inancımıza mensup çevreler arasında da diyalogun geliştirilmesi çabalarına önem ve hız verilmesi,
13. Dinlerarası diyalogun, farklı dini geleneklere inanan mü’minlerin eşit bir düzeyde karşılıklı görüş alışverişinde bulunmaları ve birbirlerini dinleyerek işbirliği yapabilmeleri şeklinde anlaşılması,
14. İslam’ın süratle yayılmasında İslam’daki derin hoşgörü anlayışının, diğer din ve inanç mensuplarına gösterilen müsamahanın önemli ölçüde etkisinin olduğu bilinen bir husustur. Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerimde de referansları olan, tarihi geçmişimizde müstesna örnekleri bulunan bu hoşgörü anlayışının barış içinde birlikte yaşama bilincinin sağlanması açısından dünya insanlığına sunulması,
15. İlahi menşeli dinler, hoşgörü ve barıştan yana ortak ilkeler getirmiştir. İslam’ın temel kaynakları hep barış ve hoşgörüyü ön plana çıkarmış, insanların din, mezhep ve siyasi görüşlerinden dolayı baskıya maruz kalmaması, başkalarının inancına saygı gösterilmesi, dinde zorlamanın olmayacağı öngörülmüştür.
Bu itibarla terör ve şiddet eylemlerini dinlerle ilişkilendirmenin doğru olmayacağı,
16. İslam’daki cihad kavramının, masum insanların öldürülmesi sonucunu doğuran terör ve şiddet eylemini meşru gösterecek tarzda yorumlanmasının doğru olmadığı, zorlama ve silahla insanların dini inanca veya dini pratiklere çağrılmasının İslam’ın temel ilkeleriyle bağdaştırılamayacağı,
17. İslam’ın derin hoşgörü ve sevgisini içselleştirerek dönemlerinin kavga ortamını barış ve sevgi ortamına çevirmiş olan Mevlâna, Yunus Emre, Hoca Ahmet Yesevi gibi Türk dünyasının gönül adamlarını ve abidevi değerlerini konu alan bilimsel araştırmalar yapılması, kongreler ve sempozyumlar gibi kültürel etkinlikler tertip edilmesi,
18. Bid’at, hurafe ve şirkten arındırılmış halk inançlarımız, ortak manevi mirasımızdır. Bu miras bizim geçmişimiz ve farklı coğrafyalarda halk kültürümüzü yaşatan kesimlerimiz arasında kültürel köprülerimizi teşkil eder. Bu alana ilgi gösterilmesinin, topluluklarımız arasındaki diyalogun kesifleşmesini sağlayacağı,
19. Bugüne kadar başarıyla yürütülmüş olan Avrasya İslam Şûrası Teşkilatı toplantılarının düzenlenmesine bundan böyle de her yıl devam edilmesi, gelecek şûradan önce üye ülke ve toplulukların dini hayatı hakkında derlenecek bilgilerin katılımcılara ulaştırılması, katılımcıların sunacağı tebliğlerin önceden Türkçe, Arapça, Rusça ve İngilizce’ye çevrilmesi, bundan sonraki toplantının yeri ve tarihinin belirlenmesinde Şûra Başkanlığına yetki verilmesi,
20. Avrasya İslam Şûrası Teşkilatı Başkanı Yardımcılıklarına Makedonya Reisuleması Arif Efendi EMİNİ ile Kazakistan Müslümanları Dini İdaresi Başkanı Prof. Dr. Abdussettar DERBİSALİ’nin getirilmesi,
Oybirliği ile kararlaştırılmıştır.
Üye ülke ve topluluklarımız ile dünya kamuoyuna duyurulur.